28 Şubat 2010 Pazar

Luis Bunuel- L'age D'or


sürrealist bir film olan l'age d'or, 1930 fransız yapımı bir film. tamamen siyah beyaz, tamamen dönemin o kötü ama şirin çekimi, tamam sürreal.
şimdi size ne olay örgüsü anlatabilirim, ne bi şey ben bu filmle ilgili. ama beğendiğimi söyleyebilirim kolaylıkla.
filmde çok ilginç sahneler var. mesela bunlardan biri, heykelin ayak parmaklarını kadının yalaması. bir diğeriyse bir burjuvaların salonundan at arabasının geçmesi ve bunu kimsenin fark etmemesi.eksi sözlükten aldığım hoş bir yazı o zaman size filmle alakalı olaraktan.


sinemada sürrealizm'in babası olan luis buñuel, 1928'de salvadır dali'yle birlikte gerçekleştirdiği, sinemanın öncü filmlerinden biri olan "un chien andalou" bir endülüs köpeği sinemada bir devrim olarak adlandırılmıştı. bunuel, bu filmden iki yıl sonra gerçeküstücülüğün tüm özelliklerine yer vermiş olduğu l'âge d'or'ı çekti. film, 1930'da paris'te "stüdyo 28" adlı sinema salonunda ilk gösterimi yapıldığında, sağcı örgütlerin saldırısına uğradı. perdeye atılan bir bomba gösterimi yarıda kesti. bu olay sonucunda filmin fransa'da gösterimi hükümetçe yasaklandı. fransa'dan sonra tüm ülkelerde de bu yasak uygulandı ve bu yasak tüm dünyada elli yıl sürdü. bunuel bu filmde, toplum düzeninin hemen hemen her yönünü; gelenekleri, dini, kiliseyi, uygarlığı, kısaca burjuvazinin kutsal saydığı tüm öğeleri yerle bir etmişti. akreplerin yaşamıyla burjuvaziyi özdeşleştirerek anlattığı bir girişten sonra altın çağ'da burjuvazi üstüne derinlemesine bir eleştriye dönük görüntüler dizisi sıralanır. burjuvazinin kendisinden önceki sınıfları yok ederek toplumda hegomanyasını kurduğu vurgulanırken, din ve burjuvazinin kuralları gibi toplumun yaygın değerleri nedeniyle iki sevgilinin biraraya gelememesinin öyküsü anlatılır. çürümüş ve tutucu bir toplumun karşı olduğu güç altın çağ'da aşk'tır. bunuel kurulu düzenin nasıl işlediğini uzlaşmasız bir bakışla izler. filmin başında burjuvazinin aptallığını ve gösterişçiliğini, tören için girinmiş bir takım "önemli" adamların ıssız deniz kıyısında belediye sarayına gidermiş gibi büyük bir ciddiyetle yürümelerini karşıtlıkla anlatır. toplumun baskısı, iki sevgilinin sevişmek isterken polislerin engel olup erkeği yaka paça götürmesiyle gösterilir. l'âge d'or'da gerçeküstü görüntüler gerçekçi bir yapıya eklenir. filmin baş kadın kahramanı yatağın üstünde birden bir inek bulur. kadın yatakta ineği bulduğunda, gördüğümüz dünyanın gerçekliklerinden kuşkulanmaya başlarız. bir başka düzeyse ise inek, kadının anne olma isteğini simgeler. bunuel bu görüntüleri hem izleyicideki gerçeklik duygusunu sarsmak hem de birbirine bağlı simgeler dizisi meydana getirmek için kullanır. burjuvazinin yozlaşması ise filmdeki davet bölümünde, köşkteki konukların anlamsız ve ebleh yüzleri, sonu gelmeyen geyik muhabbetleri ve kibarlık gösterileriyle belirtilir. ya da burjuvazinin kendi değerlerini yüceltmek eski değerleri nasıl yıktığı, yeni değerler olarak kendini ifade etmesine karşın aslında ne kadar kuralcı olduğunu gösterir. kendi içindeki olaylara tepki gösterip, dışındakilere ne kadar kayıtsız kaldığı kusursuzca anlatılır. davette mutfakta çıkan yangında tutuşan hizmetçiyle kimse ilgilenmez, salonun ortasından bir at arabası geçer, kimse dönüp bakmaz. tüm bu olanlar onların dünyasının dışındadır. oysa kendilerinden biri oğlunu tabancayla vurduğunda paniklerler, adam vurma nedenini açıklar: "sigaramı aldı, hak etti" der. diğerleri onu onaylarlar. burjuvazi kendi dokunulmazlığını böylece sağlanış olur.

(thelepermessiah, 28.08.2009 12:33 ~ 12:36)

Woody Allen- Zelig


Leonard Zelig karakterini Woody Allen'ın canlandırdığı bu film, yanında bulunduğu insanlara dönüşen bir adamın hikayesini anlatıyor. yani bir kızılderilinin yanında bir kızılderili, bir zencinin yanında bir zenci, bir doktorun yanındaysa bir doktora dönüşen, öyle davranan,öyle görünen,onlar gibi düşünen bir adama dönüşüyor. Karaktersizlikten bir karakter yaratmış olan Zelig'in tedavisi ise, bir hayli zor oluyor. Bu süreç içinde neler yaşadğı, halkın kahramanıyken nası düşmanı olduğu, Zelig'in hayatını anlatan bu filmde dış sesler çok fazla ve izlerken gerçekten keyif alıyorsun.
kendine, karşısındaki insana dönüşerek bir savunma mekanizması oluşturan zelig, bu yolla sadece mutlu olabileceğine ve insanların onu kabul edeceğine inanıyor; çünkü aksi taktirde herkse onu dışlıyor.bu savunma mekanizmasıysa zamanla otomatikleşiyor, ve istemdışı karşısındaki insana dönüşmeye başlıyor Zelig.
bi yandan da düşündürüyor film, çünkü bu karaktersizkarakterle çok güzel ders çıkarıyoruz aslında. klişe olan 'başkası olma, kendin ol'u çok şirin, eğlenceli ve komik bir şekilde anlatıyor bize sevgili woody beyciğim.

Achero Mañas- Noviembre


İspanyol yapımı olan bu film, Alfredo Baeza isimli bir genci anlatıyor. Konservatuarın tiyatro bölümünü kazanan Alfredo, ordaki eğitimi beğenmeyerek okulu bırakır ve konservatuardan arkadaslarıyla Kasım (noviembre) isimli bir gurup oluşturur ve sokak tiyatrosu yapmaya başlarlar.kendilerinin kostümünü ve makyajını yaptıkları oyunları halka hiçbir para karşılığı almadan sergilerler.'belgesel tiyatro' kavramı işte böyle oluşur. Gurup oluşurken 'kesinlikle maddi bir kazanç sağlamayacakları konusunda anlaşan gurup üyelerinin bir kısmının fikri, paralı bir iş teklifi geldiğinde değişmeye başlar ve gurup içinde anlaşmazlıklar ortaya çıkar.
Belgesel niteliğinde yapılmış bu film.Filmdeki olayları, gurup içindeki insanların anlatımıyla izliyoruz. Beklenmedik,çarpıcı bir sonla da hep beraber dumur oluyoruz.
Tiyatro tutkunu birisi olarak, bu filmi izledikten sonra iyce tiyatroya tapmaya başladım. özellikle Alfredo Baeza'nın son tiradı...
son beş yıldır beni ağlatabilen tek film olmuştur. kesinlikle izlenesi,şiddetle önerilesi.

David Lynch- Rabbits


Rabbits şirin mi şirin bi film kesinlikle. 42 dakika sürüyor. Öncelikle biraz konu olarak özet geçecek olursak ; bir odada üç tane tavşan ve onların diyalogları. bir plot(olay örgüsü) yok. Zaman, hatta yer konusunda hiçbir fikre varamıyoruz (Suzie'nin arada bir saati söylemesi dışında). Diyaloglar her ne kadar birbirinden alakasız görünse de, bence sadece -en azından büyük çoğunluğunun- sıralaması karışmış. daha dikkatli izlemek ve incelemek gerekir. ağır bir temposu var ; yani film 42 dakika ama ben açıkçası bir saatte izledim, arada bir durdurup bi şeylerle uğraşmaktan ötürü. ama kesinlikle izlenmesi gereken bir film.
Filmde David Lynch, sitcom dizileriyle ne de güzel dalga geçiyor! odaya biri geldiğinde o sitcomlardaki alkış sesleri, olur olmadık yerlerde gülme efektleri...
aynı zamanda, tekrarlanan sahnelerin de olması bana biraz absürt tiyatroyu hatırlattı. Diyalogların boşlukta asılı kalması, iletişimsizlik, yabancılaştırma ( kişiliksizleştirme ; çünkü tavşan onlar), tekrarlanan diyaloglar, bende tamamen bir 'absürd oyun izliyorum'izlenimini yarattı.
Vurgunun bile olmadığı bu film, bence cidden alt metni gayet sağlam olan bir film, tekrar tekrar izleyip, iyce incelemek lazım.
yavaş ve durağan olduğu için sıkılabilirsiniz izlerken ama şiddetle öneriyorum.

melaba!

Selam!! Böyle günlerdir birbirinden ilginç ve birbirinden güzel filmler izleyip duruyorum. Biraz önce de yine böyle bi şey izleyince 'Neden paylaşmıyorum ki?' dedim. Umarım zatlarınız beğenirler.