20 Ağustos 2010 Cuma

Pier Paolo Pasolini- Salo'nun 120 Günü


Bugüne kadar en rahatsız edici film olarak anılan Salo'nun 120 günü, fransız-italyan ortak yapımı bir film.film italyada, nazist-faşist dönemde bir grup seçkinin bir grup kız ve erkeği bir şatoya hapsederek onlara 120 gün boyunca fiziksel,ruhsal ve cindel tacizlerini,işkencelerini anlatıyor. gerçekten de en rahatsız edici film ünvanını sonuna kadar hak ediyor :) sadizmin doruklarını yaşatan film, gerçekten mide bulandırıcı dahi olabiliyor. yönetmeni de film gösterime girmeden öldürülmüş.Fransız yazar Marquis de Sade'ı kitabından uyarlanmış.Şu an dahi bir çok ülkede yasakmış film. İzledim. kah iğrendim kah sinirden güldüm. pek tavsiye etmem, psikoloji bozabilen bir film çünkü. ama yine de karar sizin :)

25 Haziran 2010 Cuma

Luc Besson- Léon the professional


Eveet, biraz geç de olsa izledim sonunda bu filmi :))
bu esnada bikaç film daha izledim tabi, ama yazmaya gerenk duymadım.neyse,leon'a dönecek olursak..
14 yaşındaki Mathilda,o marketteyken ailesi öldürülünce leon'un evine sığınır ve onun bir tetikçi olduğunu tesadüfen öğrenir. ondan kendisine yardım etmesini ister vs vs çok anlatmak istemiyorum. çok güzeldi film. kesin, hatta kepkesin izleyin :)

25 Nisan 2010 Pazar

Zeki Demirkurbuz- Kıskanmak


Bu da festivalden izlediğim son film (provalardan gidemediğim üç filmi sayamıyorum ne yazık ki).
Film 1930lu yıllarda Zonguldak'ta geçiyor. mükerrem, kocası halit, ve halit'in kardeşi seniha oraya yeni taşınmışlardır. mükerrem ne kadar güzelse, seniha da o kadar çirkindir. Kasabanın zengin genci çapkın nüshet'le ilişki yaşamaya başlayınca mükerrem, işler karışır.
Zeki demirkurbuz'u zaten severim, bu film de güzel olmuştu baya. tebrik tebrik.

Çağan Irmak- Karanlıktakiler


Yine film festivali, yine yine :)
Karanlıktakilerin konusu biraz klasik aslında. Dışarı çıkmaktan, insanlarla konuşmaktan korkan, kendine zarar geleceği korkusuyla kendine böyle bir savunma mekanizması geliştirmiş, karanlıktan ve insanlardan korkan anneyi ve oğlunu anlatıyor bu film. sağlıksız bir anne-oğul ilişkisi yaşayan bu çiftin hayatından bir kesit anlatan filmin sonu, seyircinin yorumuna bırakılıyor. Meral Çetinkaya, Erdem Akakçe ve Derya Alabora'nın oynadığı film bence kesinlikle oyunculuktan kotarmış. Harika bir oyunculuk görmek için izlenir ama onun dışında bana çok klişe geldi. Bir de Anneyi oynayan Meral Çetinkaya'nın hikayesinin filme sıkıştırılmış olması, yani hadi neden böyle olduğunu verelim, şekilde bir bakış açısıyla filme konmuş olması hoşuma gitmedi. Ama Meral Çetinkaya'ya taptım, ben de büyüyünce öyle olcam ki :)

Xavier Dolan- J'ai tué ma mere (annemi öldürdüm)


O aşırı derecede kıskandığım Xavier Dolan, bu filmin senaryosunu yazıp yönetmekle kalmıyor, baş rolde de oynuyor. Cannes da da en çok konuşulan filmlerden biriymiş, zaten ödüllü neli. Film festivalinde izlediğim bu film, cidden çok iyiydi, hatta filme bilet bulabilen sayılı insanlardan biriyim söylemesi ayıp:)
film, lise öğrenci Hubert'i anlatıyor. Hubert annesini hiç sevmez, ondan nefret eder. Eşcinseldir. Annesinin oyunlarından, düzenbazlığından sıkılmıştır. Gayet her şeyi açık açık anlatan, muhteşem bir film.müzikleri de çok güzeldi. izlemeyen top olsun! =)))

Sam Taylor Wood- Nowhere Boy


John Lennon'un gençliğini anlatan otobiyografik nitelik taşıyan bu film, gayet hoş beatles müzikleriyle bezenmiş. Teyzesiyle yaşayan, annesiyle yeni tanışan John, kaçışı müzikte bulur ve rock'n roll yapmaya başlar. bu esnada paul mccartney ile tanışır. böyle bol müzikli, bol eğlenceli anlı, aynı zamanda bol duygusallık içinde izleyeceğiniz filmin en duygusal anında, herkes ağlarken benim gülmem de hoş olmadı. ya şöyle ki, güçlü bir efekt ile insanlar ellerini ağzına kapatıp 'ayy!' diye bir tepki verirse gülünüyor. kafaların bana çevrildiğini de hissetmedim değil. ama sonra ben de herkes gibi duygusal anlar yaşadım. çok beğendim filmi. şarkılara eşlik edip dans etmemek için o kadar zor tuttum ki! kesinlikle izlenesi.

Jaco Von Dormael- Mr Nobody (Bay Hiçkimse)


efendiim, film festivalinden bir filmle karşınızdayım.
filmin konusu 120 yaşında son ölümlü olan Bay Hiçkimse, sahip olabileceği 3 ayrı hayatı anlatıyor filmde. Üç farklı kadınla geçirebileceği muhtemel hayatı anlatırken, hangisinin gerçek olduğunu anlayamıyoruz biz de. Zaten hiçbir şşey gerçek değildir, gibi bir cümle üzerine kurulu bir film.
film yaklaşık 2buçuk saat sürüyor. biraz fazla uzatmışlar ama gayet güzel olmuş. eh bir de jared leto oynuyor bay hiçkimseyi :) izlenir, ben beğendim. saygılar sevgiler evet.